'Ya Çerkesler ve Lazlar da İsterse?'

07/09/2009
Başlangıçta “Kürt açılımı” denildi.
Sonra “Kürtlere özel” çağrışımı yaptığı gerekçesiyle “demokratik açılıma” çevrildi.
 “Barış ve kardeşlik projesi” diyenler de var.
 …
Peki, böyle bir açılıma neden ihtiyaç duyuldu?
Birinci sebep, Doğu ve Güneydoğuda 30 yıldır süren ve sonuç alınamayan savaş halinin açtığı yaraların artık kangrenleşmesidir...
İçimizde, bu pis savaştan zarar görmüş en az birkaç kişi tanımayanımız var mıdır acaba?
Şimdi ise, devletin bütünü değilse bile “hükümet eden” kesimi ve halkın büyük bir bölümü, bu problemin bir an önce halledilip, ülke gündeminden çıkarılmasını istiyor.
Bir diğer sebep ise malum olduğu üzere AB’nin de Türkiye’den bu tür beklentileri olması.
Sürecin koordinasyonuyla İçişleri Bakanı Beşir Atalay görevli.
Atalay, bir ay boyunca toplumun değişik kesimlerinin temsilcileriyle görüşmeler gerçekleştirdikten sonra bir basın toplantısı yaptı.
Atalay açıklamalarında herkesin merak ettiği soruların cevabını vermedi ve sadece bütün kesimlerden görüş topladıklarını söyledi. Terör sona erecek, ülkeye huzur gelecek, analar ağlamayacak, refah, demokrasi… v.s gibi artık cılkı çıkan kavram ve ifadeleri geçersek, Atalay’ın sarf ettiği tek önemli cümle şuydu bence:
 -“Kürtçe eğitim gündemimizde yok.”
Atalay’a bu cümleyi “sistemden beslenenlerin” üzerinde kurduğu baskının söyletmiş olduğunu düşünüyoruz. Çünkü açılacak pakette eğer anadilde eğitim diye bir başlık yoksa zaten başka hiç bir şey yok demektir.
Paket muhteviyatı henüz meçhul ama eğer Bakan’ın bu sözleri “açılım projesinin sınırlarını belirleyen kırmızı çizgilere işaret ediyor ise”, süreci idare edenler problemlerin kaynağının bu yasakçı zihniyet olduğunu hala anlamamışlar demektir.
Halbuki, terörden… yetersiz demokrasi eleştirilerine kadar pek çok sorunun anası bu asimilasyoncu ve inkarcı zihniyettir.
Açılımların fos çıkmaması için, öncelikle devletin yönetim kademelerinde görev alanların, “bütün lisanların yaşama ve gelişme hakkı olduğunu” içlerine sindirecek bir “zihniyet devrimi” yaşamaları gerekiyor. 
Kürt meselesinin de, Alevi probleminin de, ruhban okulu sorununun da, okullardaki kılık kıyafet probleminin de çözülüp, bölünme korkusunun giderilmesi ancak böyle köklü bir zihniyet inkılabıyla mümkün olabilir.
Süreci başlatanlar iyi niyetleri kadar cesur da olmalıdırlar. Devletin içine çöreklenmiş İttihat ve Terakki zihniyetinden gelen Türkçü uzantıların gürültüsüne pabuç bırakırlarsa, dağ fare doğurur ve dünle yarınımız arasında hiçbir fark olmaz.
Paket hazırlanırken anadilde eğitim meselesinin pas geçilmesi açılım girişimlerini değersizleştirecek ve kadük bırakacaktır.
 …
“Peki ya Çerkesler, Lazlar ve diğerleri de İsterse ne olacak?”
Elbette isteyecekler ve haklarını kullanacaklar.
Bundan doğal ne var?
Çünkü evrensel değerler çerçevesinde anadilini öğrenmek, öğretmek ve geliştirmek, hem bireysel, hem toplumsal bir haktır.
Ve yine bizim inancımıza göre bütün diller “Allah’ın ayetlerindendir” ve herkesin anadili kutsaldır.
Böyle bir hakka karşı çıkanlar ise ırkçılar ve çatışmadan menfaatlenen şer odaklarıdır.
İki kesime de fırsat verilmemelidir.

7 EYLÜL 2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder