Anadilde yayın yapan televizyon kanalı açılmasını istemek bir heves değil, en önemli, en acil
ihtiyacımızdır. Bu tespite “kaç kişi anlayacak ve ne işe yarayacak?” diye tepki
verenler fahiş bir yanılgı içindedir; lütfen bu söylemlerinden, bu aymazlıklarından
bir an önce vazgeçsin ve milletin kafasını karıştırmasınlar.
Çünkü televizyon
bizim için bir heves veya bir eğlence aracı değil, -gelecekte ne olur bilemeyiz
ama- bugünkü şartlarda ulusal varlığımızın devamı için olmazsa olmaz,
vazgeçilemez bir ihtiyaçtır. Bu sorunu hemen bugün, olmadı yarın çözemezsek
zaten yapacak fazla bir şeyimiz de kalmayacak.
Kurumlarımız yıllardır TRT bünyesinde bir Çerkes tv
kanalının açılması için talepte bulunuyor, basın açıklamaları ve hattâ
mitingler yapıyor ancak duvara hitap ediliyormuş gibi devletin kulağının
üzerine yatma tavrında hiç bir değişiklik olmuyor. Belli ki devleti elinde
tutan ve insana, fıtratına, haklarına zerre kadar sevgisi ve saygısı olmayan
güçler asimilasyon sürecimizin tamamlanıp, tabutumuza son çiviyi çakmanın sabırsızlığı
içinde bekliyorlar.
Geldiğimiz bu noktada ben artık o kanaatteyim ki,
demokratikleşme paketleri ve tanınan serbestlikler asimilasyon sürecimizi
durdurmaya yönelik değil, aksine tamamlamaya yöneliktir. Yapılan düzenlemeler
ilk zamanlar bir umut oluştursa da bugün artık net bir şekilde görüyoruz ki hiç
bir somut sonuç doğurmamıştır/doğurmayacaktır. Devletin “yasakları kaldırdım,
istediğinizi yapabilirsiniz” deyip başka hiç bir şey yapmayarak topu taca atması,
sorunun üzerini şalla örtmeye çalışmasından başka bir anlama gelmez. Bunun
literatürdeki adı “negatif ayrımcılıktır” ve bu bizim sorunumuz için herhangi
çözüm önermemektedir.
Biz, kaynak ayrılarak, destek verilerek, sonuç odaklı
projelerle tam bir pozitif ayrımcılığa tabi tutulmak istiyoruz ve bu bizim hakkımız.
Devletin haftada iki saat seçmeli ders hakkı vermesi kimseyi yanıltmasın, bu
pozitif ayrımcılık değildir. Bu sadece
iyi bir uyutma taktiğidir. Çünkü hiçbir çocuk haftada iki saat ders almakla
anadilini öğrenemez. Kaldı ki, bu sonuç vermeyen haliyle bile kaç senedir
çocuklarımız için seçmeli ders taleplerimiz “yeterli talep yok” gerekçesiyle
karşılıksız kalmaktadır. Doğrusu, talep olup olmadığından da emin değiliz.
“Yeterli talep yok” denilerek baştan savılması ihtimalini pekala göz ardı
etmiyoruz ve bu konuda derin şüphelerimiz var.
Maalesef, “ehlileştirilmiş” bir toplum olmamız
sebebiyle, bugün için devletin bu tavrını tersine çevirebilmekten çok uzağız.
Taleplerini şiddet yoluyla dile getiren veya tam örgütlü bir hale gelip oylarımızla
iktidarları tehdit edebilen bir güce sahip olmadığımız sürece de devletten
olumlu bir sonuç almamız mümkün görünmüyor.
***
Dilimizi, kültürümüzü yaşatmak için Çerkesler olarak
köprüden önceki son çıkıştayız diyebiliriz. Tamam, devletten istememiz gereken
hakları istemeye devam edelim ama “dereye su gelesiye, kurbağanın gözü patlar”
misali, kendi göbeğimizi kendimiz kesmezsek bu sürecin sonunun tam bir hüsranla
biteceği çok aşikardır.
Peki ne yapabiliriz?
Yapılacak iş bir an önce imkanlarını oluşturarak kendi
televizyon kanallarımızı kurmaktır.
Bir televizyon kanalına nasıl bu kadar büyük bir
misyon yükleyebiliyorsun diyebilirsiniz.
Evet, anadilde yayın yapan bir televizyon kanalının bu
kadar büyük bir misyonu var dostlar.
Kurulacak televizyon kanalı birincil olarak 10 yaş altındaki
çocuklara hitap etmelidir. Sabah saat 08.00’den, akşam saat 19.00’a kadar
sadece anadilde albenili çizgi film, çocuk filmleri ve yapımları yayınlamalıdır.
Anne babaların yapacağı tek şey ise çocuklarını bilinçli bir şekilde bu
televizyon yayınıyla baş başa bırakmak olmalıdır.
Bunun nasıl bir fonksiyon icra edeceğini aşağıdaki
haberi okuyunca sanırım daha iyi anlayacağız:
“6 YAŞINDAKİ ABHAZ KIZI ELANDA AYBA KENDİ KENDİNE İTALYANCA
ÖĞRENDİ!
6 Yaşındaki
Abhaz Kızı Elanda Ayba, Gudauta’nın Barmış Köyü’nde kimsenin haberi olmadan
kendi kendine İtalyanca öğrendi.
Çocukların büyüklere göre daha kolay dil öğrendiği
herkesçe bilinir ama belki de bunun en ilginç örneklerinden biri geçtiğimiz
günlerde Abhazya’nın Gudauta iline bağlı Barmış Köyünde yaşandı. Ayba ailesi, kızlarının
bir İtalyan çizgi film kanalını sürekli izlemesine bir anlam veremeseler de
bunu hiç önemsemedi. Bir süre sonra 6 yaşındaki minik Elanda ailesine göre
uydurukça cümleler kurmaya başladı. Ailesi izlediği kanaldan aklında kalanları
ezberden söylediğini düşündükleri için bu durumun da üzerinde durmadı. Ta ki
arkadaşlarından biri, İtalya’da üniversite okuyan minik Elanda’nın kuzeni Alina
Ayba, bir aile toplantısında kuzeninin ciddi ciddi akıcı şekilde İtalyanca
konuştuğundan şüpheleninceye kadar. Bu şüphe üzerine Elanda’yı İtalyanca
konuşanlarla temasa geçiren Alina Ayba, minik cimcimenin evde çizgi film kanalı
izlerken akıcı şekilde İtalyanca öğrendiğini ortaya çıkarttı. Olayın duyulması
üzerine konu ile ilgilenen Abhaz Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Kan Tanya 6 yaşındaki
Elanda’nın İtalyancayı sadece iyi derecede anlayıp konuşmakla kalmadığını,
klasik bir dil eğitiminde öğrenilemeyecek kadar çok sayıda deyim ve kalıba da
hakim olduğunu söyledi.
Kaynak: Sputnik Apsny’dan aktaran www.altinpost.org (30 Mayıs 2015)”
Bu haberden
Kosovalı hemşerimiz Tsey Ramazan’a bahsettiğimde, Kafkasya’da Mafehable köyüne
yerleşen Kosova Çerkeslerinin küçük çocuklarının da Türkçeyi iyi bildiklerini
ve hepsinin de evlerinde sürekli açık duran Türk televizyonlarından bunu öğrendiğini
söyledi.
Televizyonun çocuklar üzerindeki etkisi işte bu kadar
güçlü.
Peki devlet bir tv kanalı tahsis etmiyorsa bu yayın
nasıl olacak?
Bu işi dalgalanmaya bırakamayız. Biraz fedakar ve
gayretli olup, devlet açmıyorsa kendimiz açmalıyız. Şu çok önemli, bir kere açılacak
tv kanalı karışık dilli olmamalıdır. Her farklı dil için ayrı bir kanal açılmalıdır.
Örneğin Adigece için saygıdeğer insan Ali İhsan Tarı ve arkadaşlarının büyük
bir bilinç ve gayretle oluşturdukları internet üzerinden 24 saat Adıgece yayın
yapan Danef tv hemen uyduya çıkartılarak bir tv kumandasının tuşuna basıldığında
seyredilebilir hale getirilmelidir. Evet, 24 saat anadilde yayın yapacak
materyali bir araya getirip bu yayını uzun süredir devam ettiren Danef Tv bu
haliyle bile muazzam bir iş başarmaktadır. Ancak bu nihai değil, ilk adımdır.
Çünkü bugünkü sistem içinde internet üzerinden istenen misyonu yerine getirmesi
mümkün değildir. Önce yayın bir tv kumandasının tuşuna indirilmeli, sonra içeriğinin
gündüzleri (08.00-19.00 saatleri arası) sadece çocuklara yönelik yayınları
içerecek şekilde düzenlenmesi lazımdır. Saat 19.00’dan sonra ise büyüklere
yönelik yayınlara yer verilebilir. Video filmler, paket yayınlar dışında
becerilebildiği kadar canlı yayın da yapılabilir. Ama esas hedef çocuklar olmalıdır.
Abazaca için de aynı yoldan gidilmelidir. Olabiliyorsa
diğer Kafkas dilleri için de bu tür kanallar kurulması elzemdir. Bu yayınların
anavatan için de çok tesirli olacağı ayrıca unutulmamalıdır.
***
Tabii bunun finansının nasıl olacağı en önemli
sorudur.
Bu finansı toplum kesimleri olarak bizim bulabilmemiz
lazımdır. Bu potansiyelimiz var. İnce hesabı uzmanları yapar ancak yaptığım
mini araştırmada uydu kanalın aylık kirasının -bazı değişen kriterlere göre- 50
bin ile 80 bin lira arasında olduğunu öğrendim. Bir bu kadar da mekan temini,
yayını sürdürecek çekirdek kadro ve sair masraflar için yapılması gerektiğini
düşünürsek, maksimum ayda 200 bin liralık bir bütçeyle Anadil’de yayın yapan
bir tv kanalımızın olması pekala mümkündür.
Söyleyin Allah aşkına bir Adige diasporasının (5-6
milyon), bir Abaza diasporasının(5-6 yüz bin) nüfusu dikkate alındığında bu
paralar toplanamayacak miktarlar mıdır?
Elbette ki hayır. İstenirse rahatlıkla toplanabilir
paralardır.
Projenin hayata geçirilmesi, her ay 1000 lira verecek
200 kişi;
Hadi olmadı 200 lira verecek 1000 kişiye bakar…
Bu iki potansiyel hem Adigeler’de, hem Abazalar’da
var.
İhtiyacımız olan, işi bilen ve herkesin güveneceği bir
ekibin ortaya çıkıp öncülük etmesi, projelendirip start düğmesine basmasıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder