HAKİKATİN GÜR SESİ: KADİR MISIROĞLU

Mücadele adamı Kadir Mısıroğlu ramazan ayının ilk gecesi dar’ül bekaya irtihal etti.
İlminden istifade ettik, üzerimizde hakkı var. Allah mekanını cennet eylesin inşaallah. Dualarımız hep onunla olacak…

***
Kadir Mısıroğlu kıyamete kadar sürecek hakikat davasının yılmaz bir neferiydi.
Aslen hukukçu olmakla birlikte kendisini “yakın tarihin karanlık sayfalarını aydınlatmaya” adamıştı.  Araştırmacı karakteri, Osmanlıca’ya ve birkaç batı diline vukufiyeti, güçlü hafızası, keskin zekasıyla resmi tarihin yalanlarını bir bir ifşa etti.
Epeyce bir insanı da “sistemin narkozundan” çıkartmayı başardı. İslâmı ana kolon belleyerek bunun etrafında kendi fikir dünyasını inşa etti. Takipçi değil, öncüydü; taklitçi değil özgündü.
Bakmayın siz fikirleriyle baş edemeyenlerin kendisini ti’ye alarak gözden düşürmeye çalıştığına. Yok fesiymiş, yok kravatıymış, yok asasıymış… Anlayamadıkları sözlerini alay mevzuu ederek kendi cehaletlerini örtüyorlar akıllarınca... Neymiş, Şekspir için “Onun asıl adı Şeyh Pir’dir” demiş. Bilmeyene garip gelebilir ama onun Batı’da bu konuda yazılmış bir düzine kitap ve akademik araştırmadan haberdar olarak bu cümleyi kurabileceği hiç düşünülmüyor. Nitekim öyle olduğu da ortaya çıktı.  
Kadir Mısıroğlu donanımını, kelamı ve kalemiyle toplumla paylaşan biriydi.
İttihat ve Terakkicilerin gerçekleştirdiği rejim değişikliği ile bir alacakaranlık kuşağına itilen, taşların bağlanıp saldırganların serbest bırakıldığı bu ülkede sözünü hiç esirgemedi. Herzaman dosdoğru konuştu. Bu sebepledir ki yıllarca hapis yattı; üstüne 11 sene de vatanından uzakta kaldı.  
Mısıroğlu için söylenebilecek çok söz var. Onları elbette yazanlar olacaktır.
Ben onun şahit olduğum başka bir yönünü anlatmak istiyorum.
Kadir Mısıroğlu çok vicdanlı ve son derece mütevazi bir adamdı.
Kendisiyle bir kez görüşme fırsatım oldu.
2017 yılının Mayıs ayında Çerkes Sürgünü ve Çerkes Ethem’i konu alan bir tv programına çağrılmıştım. Üç kişi konuşacaktık. Diğer iki konuşmacı bir akademisyen ile Çerkes camiasından bir arkadaşımızdı. Ben programda kendimce net olmaya çalıştım ve sözlerimi bağlarken de Ethem’in hain olmadığını, aksine asıl onun Mustafa Kemal ve İsmet İnönü’nün ihanetine uğradığını söyledim. Program da bu minval üzere sona erdi.
Ertesi gün işyerinde bir ara cep telefonum çaldı. Açtım, genç bir erkek, “Kadir Mısıroğlu üstadımız sizinle görüşecek, telefonu kendisine veriyorum” dedi.
“Hayırdır inşallah” dedim kendi kendime ve “bir şakaya malzeme oluyoruz galiba”  diye düşündüm.
Telefonu verdiği kişiyi ise sesinden hemen tanıdım, evet bu Mısıroğlu’ydu. Rahmetli, o gece programı seyretmiş, asistanına program yapımcısını aratmış, telefonumu almış ve bana ulaşmıştı. İltifat etti. “O akademisyen doğruları konuşamadı ama sen doğruları söylemekten çekinmedin, tebrik ederim” dedi. “Ethem hain değil, gerçek bir kahramandır” diye de ekledi.
Sonra Üsküdar’daki yerine davet etti, “Gelirsen sana söyleyeceklerim var” dedi.
Mısıroğlu’nun bu nezaketli davranışı ve ondan da çok taşıdığı dava şuuru beni sonrasında çok düşündürdü.   
Uzatmayalım… 
     Bir hafta sonra yanına gittim. Yine iltifatkar sözlerle gönlümü aldı. Said Şamil’le olan hatıralarından bahsetti. Çerkes Ethem’in kahramanlığını ve nasıl ihanete uğradığını anlattı. Çerkeslerle ilgili anılarından bahsetti. Yayıncılık yaptığımı öğrenince Çerkes Ethem’in kendi el yazısıyla kaleme aldığı anıları elinde bulunduran kişinin telefonunu vererek “onu al” dedi. Hikayesini de şöyle anlattı. İçinde fotoğraflar da olan anıları dosya halinde kendisine getirmişler. Önce güzelce tetkik etmiş. Yazıdan ve muhteviyattan anıların Ethem’e ait olduğunu çek etmiş. 
    O zaman kendisinden hatırata karşılık 10 milyon lira para istenmiş. “Zor günlerimdi veremedim” dedi.
   Sonrasında hatıratı elinde bulunduran kişiyi "dostum" dediği Çerkes Prof. Hayri Domaniç’e götürmüş Mısıroğlu kitabı satın alacağı ümidiyle. Fakat Domaniç “2 milyon lira vereyim” diyerek, Mısıroğlu’nu ve satıcıyı hayal kırıklığına uğratmış ve satın almak için de başka bir gayret göstermemiş. Hatıratta o kişi de kalmış.
    Bana işte bu kişinin telefonunu verdi Mısıroğlu ve “git görüş, o kitabı değerlendir” dedi.   
 Bizim bu konuşmalarımız sonrasında tesadüfen Enver Sağlam çıkageldi Mısıroğlu’nun ofisine. O da Ğuaze dergilerinin eski sayılarını arıyordu. Sordu, ama Mısıroğlu’nda yoktu. Biraz daha süren sohbet sonrasında kendisiyle bir hatıra fotoğrafı çektirip ayrıldık Mısıroğlu’nun yanından Enver’le birlikte.  
    İşte böyle…

                                        ***
    Tanıdığımız, epeyce bir kitabını da okuduğumuz Kadir Mısıroğlu gerçekten güzel adamdı.
Ahireti de öyle güzel olur inşaalah.
Amin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder