14/11/2009
Son on beş senede enformasyon ve iletişim teknolojilerinde yaşanan baş döndürücü gelişme verili düşünme alışkanlığımızı geliştirirken, toplumun geniş kesimlerini de bir zihinsel dönüşüm sürecinden geçirdi.
Bu zihinsel dönüşüm kaçınılmaz bir şekilde siyasi iradeye de yansıdı ve devlet 100 yıldır izlediği toplumsal politikaları tartışmaya açarak bir yeniden yapılanma süreci başlattığını resmen ilan etti.
Geç kalınmış olmasına rağmen resmi ideolojinin “toplumun tüm fertlerini tek tipleştirme” politikalarının en önemli sosyal problemlerimizin kaynağı
olduğunun görülmesi ve halkla devlet arasındaki uçurumun oluşturduğu
tehdidin fark edilmesi bu ülke yararına önemli gelişmelerdir.
Devletin geçmişiyle yüzleşme konusunda gösterdiği cesaret ve başlattığı yeniden yapılanma süreci, örselenmiş yurttaşlık bağlarının güçlendirilmesi ve ortak bilincin oluşturulması için önemli bir fırsattır.
Gün ise tüm ön yargıları yıkarak bu fırsatı değerlendirmenin günüdür.
…
Yalnız bugün süreç yanlış bir noktaya kilitlenmiş durumda.
Bu süreçte, etnik, kültürel, dini v.d. pek çok kesimin bu tartışmaların öznesi olması ve hepsini kapsayan hakların dile
getirilmesi gerekirken, konu maalesef dar bir alana sıkıştırılarak
adeta sadece Kürt meselesi haline getirilmiştir. Bunda Kürtlerin
bölgesel yoğunluğu ve “her türlü” aktivitelerinin yüksekliği kadar;
süreçten doğrudan etkilenmesi mümkün diğer grupların ortaya çıkıp
kendilerini ifade etmemelerinin de büyük rolü vardır.
Geçmiş tecrübelerine dayanarak yeni bir oyunun piyonu olmamak için
temkinli davranan ve bugüne kadar süreci dikkatle takip etmekle yetinen
Çerkeslerin, tüm örgütlü kurumları ve duyarlı fertleriyle artık gündeme
ağırlıklarını koymalarının zamanı gelmiştir.
Bugün,
başbakan, bakanlar, siyasetçiler, aydınlar, yazar, çizer takımı v.d.nin
konuya girizgah yaparken “Türkler, Kürtler, Çerkesler…” nakaratıyla
söze başlamaları, Çerkeslerin bu ülkede sahip olduğu ağırlığı gösteren
önemli bir karinedir; ancak, Çerkesler bugüne kadar maalesef isimlerinin
bu ağırlığına denk düşecek bir gürlükte seslerini duyuramamışlardır.
Duyarlı birkaç kurum ve şahsın yaptıkları cılız açıklamalar ile kaleme
alınan birkaç makale ise istenen yankıyı yapamadan gündemin gürültüsü
içersinde kaybolup gitmiştir.
…
Yönetimin “Demokratik Açılımlar” dediği, bizim “Demokratik Yeniden Yapılanma Süreci”
demeyi tercih ettiğimiz ve öyle olmasını arzu ettiğimiz bu süreç
sonunda eğer beklenen açılımlar gerçekleşirse, bundan en çok
faydalanacak kültür gruplarından birisi de muhakkak ki Çerkesler
olacaktır; tabii vazifelerini tam
olarak yaparlarsa... Bugün denkleme dahil olmayanların, yarın alınacak
sonuçtan pay istemeye haklarının olmayacağı da akıllardan
çıkarılmamalıdır.
Çerkeslerin toplumsal barışı gözeterek bu sürece maksimum katkıyı sunmaları gerekir.
Bu süreçten
maksimum faydayı sağlayarak çıkabilmeleri de, taleplerini
somutlaştırıp, gür bir sesle gündemde tutabilmelerine bağlıdır. Bu ise konuya zihnen yoğunlaşıp, koordineli şekilde çalışacak bir kadroyla ancak mümkündür.
Bugün tüm örgüt ve yapılanmalarımıza düşen görev işte bu ekibi ve ortamı oluşturmaktır.
Sonraki
nesillerimize vatandaşı olmaktan gurur duyacakları bir ülke bırakmak
istiyorsak, sürece omuz verip başarıyla sonuçlanmasına yardım etmemiz
gerekir.
Kısaca: Çerkesler bu sürecin katalizörü olmalıdır.
14 KASIM 2009
14 KASIM 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder