09/05/2009
“Ergenekon Terör Örgütünün” Çerkes
STK’larına yönelik plan ve çalışmalarını konu aldığımız seri yazımızın
giriş bölümünde, doğru bir analiz yapabilmek için örgütü tanımamız,
hedef ve metotlarını iyi bilmemiz gerektiğini ifade etmiştik.
Bu
maksatla, Ergenekon’un bugünden geçmişe uzanan ayak izlerini sürmüş,
karşımıza ezoterik kökleriyle mason localarının çıktığını söylemiştik.
Sonra da bulgularımızı geçmişten günümüze doğru kronolojik bir sırayla
aktarmaya başlamıştık.
Yazımızın ikinci bölümünde ise bu
uluslararası örgütün yaşadığımız topraklardaki faaliyet ve etkilerini
ele alacağız. Konuyu bu kadar kapsamlı tutmamızın sebebi, daha da
özetlememiz halinde Çerkes örgütlerinin nasıl bir teşkilat tarafından
”kancalanmaya” çalışıldığının tam anlaşılamayacak olmasıdır. Bu bölümde
locaların Tanzimat dönemi sonuna kadarki (1876) faaliyetlerini mercek
altına alacak, devamında ise Cumhuriyet dönemine kadar olan masonik
aktiviteleri gözden geçireceğiz.
Örgütü bütün boyutlarıyla
tanıdığımızda Çerkes camiasındaki bazı kişi ve kurumların duruş ve
davranışlarının nasıl anlam kazandığını da hep beraber göreceğiz.
Şimdi kaldığımız yerden devam ediyoruz.
OSMANLI'DA MASON FAALİYETLERİ
Fransa’dan İskoçya'ya
kaçan Tapınakçılar tarafından bugünkü şekliyle örgütlenen masonluğun ilk
yayılma alanı da İskoçya ve İngiltere oldu. Yüzyıllar boyunca yer
altında faaliyet gösteren masonluk, İngiltere'de, dini otoriteye karşı
giriştiği mücadeleden zaferle çıktığı kesinleşince, 1717 yılında "yer
üstü"ne çıkarak varlığını tüm dünyaya duyurdu. Mason locaları bundan
sonra Kıta Avrupası'nda da hızla gelişti.[1]
22 Ağustos 1703 Çarşamba günü tahta
çıkan Sultan Üçüncü Ahmed'in saltanat yılları, Osmanlıdaki Batıcılık
hareketinin başlaması ve masonluğun Osmanlıya da sızmaya başladığı
tarihtir. Gözlerin Batı'ya çevrildiği ve yalnızca ordunun ıslahıyla
Avrupa'nın tekniğine ulaşılacağının hayal edildiği süreç o tarihlerde
başlamıştır. [2]
Masonluk Osmanlı’ya beşiği olan
İngiltere’den geldi. İngiltere Mason Locası Maşrık–ı Azamı (Üstadı) Lord
Montagu Osmanlı Başkentine Büyükelçi olarak atandığı yıllarda
(1716–1718) İstanbul’da masonluğun temellerini atmıştır. [3]
Osmanlı Devleti sınırları içinde ilk
mason locası ise Lale Devri’nin zevk çılgınlığı içerisinde kurulmuştur.
1721 yılında Galata’da, Arap Camii civarında[4]
Fransız masonlarına bağlı olarak açılan bu ilk locayı, kendisine
humbaracılar kuvveti (Topçu Birliği) meydana getirmek vazifesi verilmiş
olan ve sonraları "Humbaracı Ahmet Paşa" (1675-1747) olarak anılacak
olan Kont dö Bonval adlı Osmanlıya sığınmış bir Fransız faaliyete
geçirmiştir. Kont dö Bonval pek çok gayrimüslimin yanı sıra bazı gafil
Müslümanları da locaya kayda muvaffak olmuştur. Bunlar arasında bilâhare
Sadaret (Başbakanlık) makamına kadar yükselebilen Yirmisekiz-zâde
Mehmed Said Paşa, matbaayı getiren Macar dönmesi İbrahim Müteferrika da
vardır. [5]
Bu loca 1748’de I. Mahmud tarafından kapattırılmış ve Masonluk da yasaklanmıştır.[6]
Mason locaları tekrar III. Selim'in saltanatı döneminde (1787-1807) ortaya çıkarak yaygınlaşmıştır.[7]
Humbaracı’nın Fransız masonlarına
bağlı olarak açtığı bu ilk mason locasını, daha sonraki yıllarda
İngiliz, İtalyan ve Polonyalılar hesabına kurulan diğer mason locaları
takip etmiştir. [8]
Osmanlı İmparatorluğu'nda İngiltere
Büyük Locası'na bağlı olarak kurulan ilk loca ise "Oriental Lodge"dur.
İstanbul'da Hollanda Konsolosluğu'nun karşısında kurulduğu anlaşılan bu
locanın kuruluş tarihi belli değilse de 1856 yılına kadar faaliyette
kaldığı[9] bilinmektedir. Öte yandan, İskoçya locasından izin alınarak Halep ve İzmir'de;
Bu localara bağlı olarak Hama ve Humus'ta;
Cenevre büyük locasına bağlı olarak İstanbul'da;
1784'te Polonya locasına bağlı olarak yine İstanbul'da bir loca daha kurulmuştur.[10]
Masonik faaliyetler Tanzimat dönemine kadar yaklaşık 100 yıl süreyle çok sessiz ve yavaş sürmüştür. [11]
***
FRANSIZ İHTİLALİ
Birinci bölümde de ifade
ettiğimiz gibi 1789 Fransız İhtilali mason organizasyonudur. Türk
masonlarının yayın organı Mimar Sinan dergisi bunu açık biçimde söyle
ifade etmektedir: "1789 Fransız İhtilali mason düşünürler tarafından
hazırlanmıştır. Hürriyet, eşitlik, kardeşlik ilkesini benimseyen İnsan
Hakları Beyannamesi, Montesquieu, Voltaire, Rousseau, Diderot gibi
üstadlarımızın ilham ve irşadlarıyla yayınlanmıştır."[12]
Yine diğer bir masonik
kaynakta, “Fransız Devrimi'ni ateşleyen ayaklanmanın planının, 1782
yılında Wilhelmsbad'da toplanan Büyük Masonik Konvansiyon'da yapıldığı
iddia edilmektedir. Konvansiyona katılanlar arasında devrimin önemli
liderlerinden Comte de Mirabeau da vardı. Mirabeau, Fransa'ya döner
dönmez Konvansiyon kararlarının detaylarını Fransız locaları içinde
organize etti”[13] denilmektedir
***
FRANSIZ İHTİLALİNİN OSMANLIYA ETKİLERİ
Fransız İhtilali
başladığında bu olayı Fransa’nın iç sorunu olarak gören Osmanlı
Devleti’nde Avrupa ölçülerine göre bir adaletsizlik, eşitsizlik, siyasi
ve sosyal bozukluk mevcut değildi. Bu dönemde Fransa’da Kral, kilise ve
aristokrasinin halkı hiçe sayan iktidarı hüküm sürüyordu ve Osmanlı’da
ise böyle bir manzara yoktu.[14]
Mason Organizasyonu “Fransız
İhtilali’nin en önemli mesajı, milletlerin kendi kaderini kendisinin
belirlemesi prensibinin uluslararası camiaya yerleşmesi oldu. Fransa’nın
1797’de Yedi Adalar’a el koyup Yunanlıları bağımsızlık için
kışkırtmasıyla milliyetçilik prensibi ve ihtilalin önemi ancak
anlaşılabildi. Osmanlı ülkesinde bu dönemde ihtilal yanlıları
kahvehanelerde broşür dağıtıyor, hak, özgürlük ve eşitlik nutukları
atıyorlardı.”[15]
Fransa, ihtilalden çok
kısa bir süre sonra yayılmacı politikalar içerisine girdi. 1798’de
Osmanlı ülkesi olan Mısır’ı işgal etti. Fransızlar gittikleri bütün
yerlerde milliyetçilik akımlarını yayıyorlardı. Türkçe, Rumca,
Ermenice’ye tercüme ettikleri milliyetçiliğe ve Cumhuriyete dair
eserleri özel adamları Akdeniz adalarına gönderdi. Fransa’nın çabaları
sonucu, önce Osmanlı milleti olan gayr-i müslim Hıristiyan teba, sonra
da müslüman teba devlete karşı isyan etti. Fransızlar daha sonraları
Cezayir’i işgal edip, bunun yanı sıra Mısır’da Kavalalı M. Ali Paşa’ya
destek vererek, Vali’nin devletine karşı cephe almasına sağladılar.[16] Osmanlı
ordusu Nizipte Kavalalı Mehmet Ali Paşa kuvvetlerine mağlup oldu. İki
gün sonra da Kaptan-ı derya Fevzi Ahmet Paşa Osmanlı donanmasını Mısıra götürüp teslim etti.[17]Rusya
ise Balkanlarda Osmanlı aleyhine propaganda yaptığı gibi, Kırım’a
girerek, Kırım’da yaşayan Türklere bağımsızlık vaad etmiş, girişmiş
olduğu türlü entrikalarla Kırım’ı Osmanlı’dan ayırarak ilhak etmişti… [18]
Artık büyük devletler Osmanlı’nın içişlerine müdahale ediyor ve her taraftan Osmanlıyı çökertmeye çalışıyorlardı.
TANZİMAT DÖNEMİ
Osmanlıyı dağıtan uygulamaların tamamı devletin tepe noktalarına kadar sızan masonlardan geldi.
Babasının ölümü üzerine 16 yaşında tahta çıkmak durumunda kalan I. Abdülmecid’e tecrübesizliğinden istifade ederek 3 Kasım
1839’da Tanzimat Fermanı ilan ettirildi. Mason Hariciye Vekili
(Dışişleri Bakanı) Mustafa Reşit Paşa tarafından hazırlanan ve okunan,
Osmanlı Devletinin yıkılma ve yok olma devrine açılmış bir gedik olan
Tanzimat Fermanı devlete ve millete çok pahalıya mal oldu. [19]
Sultan Mahmut’un açtığı
ileri medeniyet yolu üzerine engel olarak oturan Tanzimat adamları,
Avrupa’nın ilmini ve tekniğini almak yerine sathî taklitler üzerinde
durdular. Böylece ilim ve teknikte ilerleme durdu. Avrupa’nın yaşayışına
hayran olarak yetişen yeni nesiller taklit modasına kurban gittiler.
Memleket şartlarını ve ihtiyaçlarını anlamadan rejim davasına kapılan
tanzimat devri adamları, mason localarının yönlendirmesiyle daha sonra
ihtilalci olarak gayr-i müslimlerle birleşmiş ve buhranları artırarak,
devleti sarsmaktan başka bir işe yaramamıştır.[20]
Tanzimat Fermanı, dört husus gerekçe gösterilerek ilan edilmişti:
- Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa meselesinde Avrupa'nın desteğini almak,
- Avrupa'nın Osmanlının iç işlerine karışmasını önlemek,
- Fransız ihtilalinin milliyetçilik etkisini azaltmak,
- Gayri Müslimleri devlete bağlamak. [21]
Ve bütün bu gerekçeleri oluşturan zaten masonlardı. İçerideki masonlar da bu gerekçelere istinaden Tanzimatı ilan ettiler.
1839 Tanzimat Fermanı Masonluğun Osmanlı topraklarında ilk ciddi çıkış denemesidir.[22]
Belirttiğimiz gibi ilk mason locaları biraz daha gerilere gitmekle
beraber pek etkili olamamış, iyi bir örgütlenme ve ciddi bir faaliyet
içine girememişlerdir. Bu fermanı yayınlanmasından sonra İmparatorluğun
yönetimine egemen olan masonlar, misyonları gereği modernleşmeyi dinden
uzaklaşma şeklinde kurgulamış, şer’i hukuku dışlayarak sistemde
boşluklar oluşturmak suretiyle planlı bir şekilde Osmanlı
imparatorluğunun sonunu hazırlamışlardır.
Bir mason belgesinde
Tanzimat şöyle ifade ediliyor: “Ruhunu Fransız Devrimi’nden alan
Tanzimat Hareketi, o ruhun can damarı “Özgürlük-Eşitlik-Kardeşlik”
ilkelerini, dinin ve otoritenin tek hâkimi olan Padişahın elinden söküp
alamamıştır. Özgürlük-Eşitlik-Kardeşlik ilkeleri halk içindir; insanlar
içindir. Ancak halkın bir kamuoyu oluşturabilmesi, o halka bu yolda
öncülük edecek insanların varlığına bağlıdır. İşte bu insanlar nasıl
Batı’da Masonlar olmuş ise, Osmanlıda da Masonlar olmuştur. Aydınlık
Çağı’nı yaşamayan Osmanlıya geç de olsa bu çağı Masonlar yaşatmaya
başlamıştır ”[23]
Tanzimat Dönemi, 1839
yılında Gülhane Hatt-ı Şerif'inin okunmasıyla başlar,1876'da II.
Abdülhamit'in tahta çıkması ve Meşrutiyet'in ilanıyla sona ermiş kabul
edilir. Tanzimat çağının sadrazamlık(başbakanlık) yapan önde gelen üç
siyasi lideri ise 1839-1855 döneminde Mustafa Reşit Paşa (1800-1858),
1850'lerin başından 1871'e kadar da Âli Paşa(1815-1871) ve Keçecizade Fuat Paşa(1814-1868)'dır.[24] Ve ne tesadüftür(!) ki ülkeyi yöneten bu üç ünlü devlet adamı da loca mensubu birer masondur.
Bu dönemde masonluğun ön
plana çıkardığı asıl kişi Tanzimat Fermanı'nın mimarı olarak bilinen
Mustafa Reşit Paşa’ydı. Reşit Paşa Paris'te altı kez olağanüstü elçilik
yapmış ve altı kez de sadrazamlık makamına gelmiştir.
Masonik kaynakların
bildirdiğine göre, Mustafa Reşit Paşa, ilk kez Londra'da masonlarla
bağlantı kurmuş ve 1830'lu yıllarda tekris edilerek (Erginleştirilerek)
örgüte katılmıştır.[25]
Reşit Paşa İngiliz elçisi
Lord Stratford Canning'in samimi dostuydu ve bu dostluk da İngiltere'de
Masonluğa girdikleri günlerden başlıyordu.[26]
İngiliz Elçisi Lord
Staratford’un Sultan Abdülmecid'le de arası çok iyiydi, hatta özel
görüşmelerinde neredeyse tüm isteklerini Sultan'a söylüyor, kabul
ettiriyordu. Salt elçi değil, Osmanlı hükümdarının koruyucu meleği idi
sanki. Kabine atamalarında bile etkili oluyordu. İngiliz gazeteleri
aynen şöyle yazmakta sakınca görmüyorlardı: Sultan demek İngiliz Elçisi
demektir![27]
Bu dönemde Osmanlı
tahtında devlet idaresinde tecrübesiz bir padişahın bulunmasını fırsat
bilen İngilizler harekete geçerek, Osmanlı Devletine tam destek olmak
vaadiyle mason Mustafa Reşit Paşayı sadrazamlığa(Başvekilliğe)
getirtmişlerdir(1846). [28]
Mustafa Reşit Paşa'nın, ünlü ateist
Fransız düşünür Auguste Comte ile kurduğu yakınlık da ilgi çekicidir.
Ateizmin ve din aleyhtarlığının doruk noktasında olan Auguste Comte,
Mustafa Reşit Paşa'yı etkisi altına almaya çalışmış, hatta bu yakınlık
Padişahın Reşit Paşa'yı ilk Sadrazamlığı döneminde görevden almasına
sebep olmuştur. Şu sözler Comt’un Reşit Paşaya söyledikleridir: “Osmanlılar
yakın bir gelecekte Tanrı yerine hümaniteyi benimsemek sureti ile bu
büyük gayenin hedefine en kısa yoldan ulaşacaklarını göreceklerdir."[29] Pozitivizmi
ve diğer her türlü materyalist felsefeyi bir din gibi benimseyen
masonluk, bunları önce elitlere, sonra da onlar aracılığıyla kitlelere
empoze etmek için sistemli bir mücadele yürütmüştür.[30]
Masonluğun Osmanlı ve Türkiye içindeki misyonunu da asıl olarak bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Örgüt, bir tür "dine karşı propaganda ve din ahlakına karşı mücadele" birliği gibi çalışmıştır.[31] Pozitivizmi ve diğer her türlü materyalist felsefeyi bir din gibi benimseyen masonluk, bunları önce elitlere, sonra da onlar aracılığıyla kitlelere empoze etmek için sistemli bir mücadele yürütmüştür.
Masonluğun Osmanlı ve Türkiye içindeki misyonunu da asıl olarak bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Örgüt, bir tür "dine karşı propaganda ve din ahlakına karşı mücadele" birliği gibi çalışmıştır.[31] Pozitivizmi ve diğer her türlü materyalist felsefeyi bir din gibi benimseyen masonluk, bunları önce elitlere, sonra da onlar aracılığıyla kitlelere empoze etmek için sistemli bir mücadele yürütmüştür.
Türkiye Masonlarının
yayın organı Mimar Sinan Dergisi'ne göre “Türkiye tarihinin en büyük
Başbakanı Mustafa Reşit Paşa”, ilerleyen yıllarda Osmanlı
İmparatorluğu'nun çöküşünün öncüsü olacaktır.[32]Yine Mimar Sinan dergisi, Mustafa Reşit Paşa'dan şöyle söz eder: "135
yıl önce Gülhane Meydanı'nda Hattı Hümayun'u tam bir cesaretle okuyarak
insanlık ve millet yolunu aydınlatmak üzere yaktığı nurun aydınlığını
hala görmekte olduğumuz büyük kardeşimiz Koca Reşit Paşa'nın hatırası
önünde saygı ile eğiliyoruz." [33]
1839 dan 1856’ya kadar
varılan batılılaşma süreci Osmanlıya sadece hesapsız borç getirdi. III.
Selim, batı tarzı kalkınma modeli istemediğinden tek kuruş borç
alamamıştı ama III. Selime verilmeyen borçlar, bu Tanzimat ricaline
sebil edilmiştir.[34]
Mustafa Reşit Paşa ve
yetiştirmelerinin, Osmanlı Devleti içinde kendilerinin yıllardır
yapamadığı tahribatı kısa zamanda gerçekleştirdiğini gören İngilizler,
Mısır meselesinin hallinden sonra Osmanlı Devletinin başına yeni
gaileler açtırmakta gecikmediler. Mustafa Reşit Paşa, İngiliz ve Fransız
desteğini alarak 4 Ekim 1853’te Rusyaya
harp ilan etti. Ancak Osmanlı Devleti, Rusya ile savaş yaparken
İngilizler, dünyadaki ikinci büyük İslam devleti olan Gürganiye
Devletini yıktılar. Hindistan, İngilizlerin sömürgesi durumuna geldi.[35]
Türkiye masonluğunun bu
birinci döneminde Masonlukla ilgili gelişmelerin belirgin hal almasının
Kırım Savaşı yıllarında olduğu kabul edilmektedir. 1853 yılında başlayan
Kırım Savaşı'nda Osmanlı topraklarının çeşitli bölgelerinde bulunan
Fransızlar, İngilizler ve Sardunya Krallığı emrindeki İtalyanlar birçok
loca açmışlardı. Yasaklanmış olmasına rağmen birçok Müslüman asıllı
Osmanlı vatandaşı bu localardaki toplantılara düzenli olarak
katılmışlardı.[36]
1856 ISLAHAT FERMANI VE MASONLAR
Tüm planlar Osmanlı’yı parçalamak için
yapılıyordu. 1839 yılındaki fermanın ardından, 28 Şubat 1856’da mason
sadrazam Ali Paşa Osmanlı Devleti’nin başına büyük sıkıntılar açacak
olan ve gayr-i müslimlerdeki istiklal ateşini körükleyecek olan Islahat
Fermanı’nı yürürlüğe koydu.
“Kırım Harbinin son yıllarında
hazırlanan Islahat Fermanı Paris Antlaşmasının imzalanmasından altı
hafta önce bu tarihte, Bâb-ı Âlî’de bütün bakanlar, yüksek memurlar,
şeyhülislâm, patrikler, hahambaşı ve cemaat ileri gelenleri önünde
okunarak ilân edildi ve Paris Antlaşmasını hazırlayan devletlere
bildirildi. Bilindiği gibi Kırım Harbi’nde, İngiltere, Fransa ve
Avusturya Osmanlı İmparatorluğunu Rusya’ya karşı desteklemişti. 1856
Paris Konferansı öncesinde, Osmanlı İmparatorluğunu Rusya’nın
müdahalelerine karşı korumanın bedeli ve Osmanlı İmparatorluğunun Avrupa
Devletleri ailesine katılmasının şartı olarak Avrupa Devletleri
birtakım şartlar ileri sürdüler. Bu şartlar Islahat Fermanının esasları
olarak Mason Ali Paşa ile İstanbul’daki İngiliz ve Fransız elçileri
arasında kararlaştırılmıştı.”[37]
Bu ferman yayınlandığında, Fransız
elçisi bile, “Osmanlı Devleti’nin bu kadar fedakarlıkta bulunacağını hiç
ummuyorduk” diyerek hayretini ifade etmiştir.[38]
Nitekim fermanın ilanı üzerinden henüz
bir yıl geçmeden ülkenin dört bir yanında isyanların patlak vermesi
üzerine Ali paşa görevinden istifa etmek zorunda kalmıştır. Birbirlerine
düşmanlık gösterilerinde bulunan, ancak Osmanlıyı batının kuklası
yapmak gayesinde birleşen mason Mustafa Reşid ile mason Ali Paşa
“biraderler”, oturdukları koltuğu nöbetleşe doldurarak devletin bu en
önemli mevkiini ellerinde tuttular. [39]
Fermanın uygulaması pek çok yerde büyük tepki gördü. 1858’de Cidde’de ayaklanma baş gösterdi. Eflak, Boğdan ve Karadağ’da bağımsızlık hareketleri başladı.[40] Ali
Paşanın bilhassa beşinci sadareti döneminde (1867) Belgrad’ı Sırplara
teslim etmesi ve Girit’te hıyanet derecesine varan imtiyazları (ıslahat
adı altında gerçekleştirerek adanın elden çıkmasına sebep olması),
aleyhinde büyük bir infialin doğmasına sebep oldu. [41]
Osmanlı’nın 1856 Islahat
Fermanıyla gayrimüslim tebaaya verdiği çok geniş haklara rağmen Avrupalı
devletlerin isteklerinin ardı arkası kesilmek bilmedi.
Devletin içine düştüğü feci durum sebebiyle, üzüntüsünden tüberküloza yakalanan Sultan Abdülmecid 25 Haziran 1861'de vefat etti.
Sultan Abdülmecid
devri, Sultan II. Mahmud’un açtığı yenileşme yolunun, Mason Reşit Paşa
ve yetiştirmeleri eliyle bozulduğu ve Avrupa’nın her bakımdan taklide
başlandığı bir devir olarak tarihe geçti.[42]
İngiliz Obediyansının
dışında kurulan ilk yabancı “büyük loca” da Islahat fermanının hemen
sonrasında 1857 yılında İzmir'de kurulan Grand Lodge de Turquie'dir.
Fransa orijinli bu büyük locaya bağlı olarak her biri ayrı dilde
faaliyet gösteren altı loca bulunuyordu. Türkçe olarak çalışan locanın
adı "Orhaniye Locası"ydı. Türkiye'deki masonik yayınlar bu locayı ilk
milli(!) Mason locası olarak kabul ederler.[43]
SULTAN ABDÜLAZİZ DÖNEMİNDE MASONLAR
Sultan Abdülmecid’in 25
Haziran 1861’de ölümü sonrasında tahta Abdulaziz Han çıktı. Sultan
Abdulaziz'in tahta çıkması ile başlayan Avrupa ülkeleri ile iyi
ilişkiler, masonlar için daha rahat faaliyet gösterebilme döneminin de
başlangıcı oldu.
İlk resmi loca da 1861 yılında
İstanbul’da Mısırlı Prens Abdulhalim Paşa tarafından kurulmuştur. Prens
Abdulhalim masonluğa ilk olarak 1845 yılı civarlarında, Fransa’da
Saint-Cyr’deki tahsîlini tamamlayıp memleketine döndüğünde intisâb
etmişti. O sıralar Mısır tahtının meşrû vârisi idi.[44] Bu zatın iki oğlu Abbas Halim ve Said Halim Paşalar da masondu.
Prens Abdulhalim bu locaya Raşit Paşa,
Sadrazam Keçecizade Fuat Paşa, Süleyman Paşa’yı da katmıştı. Sadrazam
Tunuslu Hayrettin Paşa, Sadrazam İbrahim Hakkı Paşa, Berlin Büyükelçisi
Sadullah Paşa, o dönemin ünlü gazetecisi ve edebiyatçı Şinasi Bey gibi
birçok yazar, devlet adamı, gazeteci ve zengin Osmanlı tüccarları bu
locanın aktif üyeleriydi.
Bu sırada devletin durumu son derece karışıktı. Malî sıkıntı son haddinde idi. Karadağ, Hersek ve Girit’te büyük bir karışıklık hüküm sürüyordu. Avrupa devletlerinin müdahalede bulunacaklarını anlayan Sultan Abdülaziz yayınladığı bir fermanla onların Tanzimat konusundaki endişelerini, nispeten, ortadan kaldırdı.
1862’de Karadağ bölgesinde çıkan
isyanı serdar-ı ekrem Ömer Paşa kumandasında gönderdiği bir ordu ile
anında bastırdı. Mısırda son yıllarda Osmanlı Devleti’ne karşı
bağlılığın azaldığının farkında olan Sultan Abdülaziz, bu bölgeye bir
seyahat düzenlemişti.[45] Mehmed
Ali Paşa’nın büyük oğlu İsmail, Hidivlik verâset kânûnunun
değiştirilmesi ve dolayısıyla da kendisi ve neslinin Mısır’ın
hükümdarları olması husûsunda Abdülaziz’i iknâ etmeye muvaffâk oldu.
Fakat Bu durum tabiî ki Prens Halîm’in bir sonraki Hidiv olma ümidlerini
suya düşürdü. Bunun üzerine tahtı ele geçirmek amacıyla yeğeni İsmâil’e
karşı siyâsî bir kampanya başlatmak için mason localarını kullanmaya
karar verdi. Hem Fransız hem de İngiliz üstatlarıyla işbirliği yaparak,
1867’de Fransız te’sîrindeki Mısır Maşrıq-ı A’zamlığı’nın ve Mısır Bölge
Maşrıq-ı A’zamlığı’nın da üstâd-ı a’zamı seçildi.[46] Böylece, Osmanlı devlet politikasını etkilemek için Masonluk’tan doğrudan yararlanma girişimleri çağı da başlamış oldu.[47]
YENİ OSMANLILAR
1865 yılında Masonların kontrolündeki Yeni (Genç)Osmanlılar hareketi ortaya çıktı.[48] Yeni Osmanlılar, “devletin
mutlakıyetten (Padişahın kayıtsız şartsız hakimiyetinden) meşrutiyet
yönetimine (yasama yetkilerinin halktan seçilmiş Mecliste olması)
geçmesini, Fransa’da yayılan çağdaş fikir ve akımların, Osmanlı’da da
uygulanmasını istemekteydiler.[49] Montesquieu ve Rousseau gibi Fransız devriminin kavramcılarını benimsemişlerdi. [50]
Genç Osmanlıların görüşleri Türk
aydınları arasında da giderek yaygınlaştı. Yeni Osmanlılar Beyoğlu’nda
Fransızca olarak yayınlanan Courrier d’Orient gazetesini ilgiyle
izlemekteydiler. Gazetenin sahibi ve yazarı Jean Pietri ile yakın ilişki
içindeydiler.[51]
Mason kaynakları Genç Osmanlıları
şöyle anlatıyor: “Bütün Genç Osmanlıların hürriyetin insanın en doğal
hakkı olduğu konusunda ve çeşitli edebi türlerde çok sayıda yazıları
vardır. Kardeşimiz Şinasi’nin şiirleri ise, masonik alegoriden esinlenen
ve zamana göre yürek isteyen dizelerle doludur.
Kardeşimiz Ziya Paşa’nın “Diyâr-ı küfrü gezdim beldeler kâşâneler gördüm” deyişi, toplumun kendi durumunun bir muhasebesini, bir sorgulamasını yapmayı başlatacaktır. Bu devirde, Batı Medeniyeti ile Osmanlı değerleri arasında en ayrıntılı karşılaştırmayı yapan Kardeşimiz Ahmet Mithat Efendi olmuştur. Onun gazete ve dergi makaleleri ve ders kitapları dışındaki yüzden fazla eseri arasında, bu sorunlardan söz etmediği kitabı hemen hemen yok gibidir.[52]
Kardeşimiz Ziya Paşa’nın “Diyâr-ı küfrü gezdim beldeler kâşâneler gördüm” deyişi, toplumun kendi durumunun bir muhasebesini, bir sorgulamasını yapmayı başlatacaktır. Bu devirde, Batı Medeniyeti ile Osmanlı değerleri arasında en ayrıntılı karşılaştırmayı yapan Kardeşimiz Ahmet Mithat Efendi olmuştur. Onun gazete ve dergi makaleleri ve ders kitapları dışındaki yüzden fazla eseri arasında, bu sorunlardan söz etmediği kitabı hemen hemen yok gibidir.[52]
“1867 ile 1869 yılları
arasında, Müslümanların git gide daha çok Masonluğa girdikleri
görülüyor. Bunda, genç Fransız avukatı Louis Amiable'in etkisi de olsa
gerek: Louis Amiable, 1863'te kurulup Fransa Maşrıkı Azamı'na bağlanan
Doğu Birliği Locası'nın 1865'te başkanı olmuştu. Louis Amiable, Osmanlı
toplumunun seçkinleri arasında yoğun bir üye kaydı kampanyası başlattı,
başarılı oldu. Doğu Birliği'nin 1865'te sadece üç Türk üyesi varken,
1869'da, toplam yüz kırk üç üyenin elli üçü Türk’tür.”[53]
Hareketin gerek fikir ve gerekse gizli
çalışma safhaları, örgüte mensup kişilerden bazılarının Avrupa’ya
kaçarak orada yürüttükleri açık faaliyetler ve nihayet Meşrutiyetin
kuruluşuna varan çeşitli çalışmalar 1876 yılına dek sürer. Yeni
Osmanlılar, özellikle de Avrupa’da Genç Osmanlılar adı altında
anılacaktır. “Yeni Osmanlılar ya da Genç Osmanlılar olarak anılan
kişilerin çalışmalarının ruhu nereden kaynaklanıyordu? Bu bir avuç
insanın hemen hemen hepsinin de Mason oluşu, ülkelerine yönelik bir
davada bir araya gelerek kenetlenmeleri ve aydınlığı hedef alan
mücadeleler içine girmeleri, yalnızca bir rastlantı olarak mı
değerlendirilebilirdi?” sorusunun soran masonlar cevabını yine kendi web
sitelerinde veriyor: “Hayır! Bunun bir rastlantı olmadığını yalnızca en
iyi bilen ve hisseden değil, kesin olarak böyle olması gerektiğine
inanan masonlardır.”[54]
"Peki İngiltere, Fransa ve Avrupa'daki diğer büyük mason locaları niye Osmanlı topraklarında loca açma gereksinimi duydu?
Çünkü, Osmanlı topraklarındaki çıkar
paylaşımı bu birlikteliği doğurmuştur. Localara seçilen isimler de
yetkin isimlerdir ve bu isimler iktidara getirilecek ve büyük
localardakilere diyetler ödeyeceklerdi. Bu durumda alış veriş
tamamlanacak mıydı? Hayır, devam edecek seçilen yetkinler iktidarda
kalabilmek için diyet ödemeye devam edecekler. Bu diyetler bağlı
oldukları büyük locaların çıkarları doğrultusunda imtiyazlar olarak
ödenecek; içeridekiler bu işbirliği sayesinde gücü ve iktidarı
paylaşırken, büyük locadakiler de çeşitli haklar ve imtiyazlar elde
edecekti.[55]
Abdülaziz Han 21 Haziran
1867’de Fransa, İngiltere, Belçika, Prusya ve Avusturyayı içine alan bir
geziye çıktı. Sultanın bu gezisi genel barışın sağlanmasında önemli rol
oynadı. Avrupa devletleri ile olan münasebetler iyileşti. Abdülaziz
Han, gece gündüz çalışırken içte batı hayranı ve mason devlet adamları
her türlü siyasi desiselerle nizam ve intizamın bozulmasına gayret sarf
ediyorlardı. Hepsi mason olan Ziya Paşa, Namık Kemal, Ali Süavi gibi
yazarlar halkı Padişaha karşı düşmanlığa teşvik ederken, Mütercim Rüştü,
Hüseyin Avni ve Mithat paşalar da Padişahı devirmenin hesapları
içerisindeydiler.[56] Mason kuşatması altında bulunan Abdulaziz’in Başyaveri Mehmed Rauf Paşa, Başmabeyincisi Namık Paşazade Hüseyin Cemil Paşa bile birer masondu. [57]
14 sene 11 ay beş gün
tahtta kalan Sultan Abdülaziz bu süre içerisinde meşrutiyet fikrine
başta sıcak baksa da, sonraları değişip bu fikri savunanlara karşı
çıktı. Döneminin önde gelen masonları Şinasi, Namık Kemal ve Ziya Paşa
ile padişahlığının ilk dönemlerinde sıcak ilişkiler kurduysa da bu
şahısların gerçek yüzlerini gördükten sonra kendilerine karşı
sertleşmiştir. [58]
Abdulaziz Han’ı kontrol altında tutan
mason birader Sadrazam Ali Paşa’nın 1871 Eylül’ünde ölümü ve yerine
yumuşak başlı Mahmut Nedim Paşa’nın sadrazamlığa gelmesi Masonlar’da
endişe meydana getirdi. [59]
Bu arada 1 Temmuz 1872’de Hasköy’de, Osmanlı ülkesindeki ilk Mason mabedinin temeli atıldı.[60]
20 Ekim 1872’de Osmanlı saltanat ve
hilafetinin veliahtı Şehzade Murad (V. Murad) Ziya Paşa’nın etkisiyle
Proodos (Terakki) locasında tekris edilerek (erginliğin tescili) mason
oldu.[61]
Bu dönemde, mason olmak giderek aydın
ve entelektüel olmakla eş değer kabul edilmeye başladı. Abdülmecid’in
Murad dışında iki oğlu, Nureddin ve Kemaleddin de Masonluğa girdiler.
Devlet Şurası Başkanı Edhem Paşa, Mısır Valisi Mehmed Ali'nin torunu ve
Genç Osmanlılar hareketinin önderlerinden Prens Mustafa Fazıl
Paşa,Hünkar Yaveri Mahmut Paşa, Mevlevi Şeyhi Ataullah Efendi, Polis
Müdürü Said Mehmet, Müşir Fuad Paşa, Pertev Paşa, Raşit Paşa, Süleyman
Paşa, Namık Kemal, Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa, “Gafil ne bilür”
diye başlayan mehter marşının şairi ve Kafkas Cephesi kahramanı Ahmet
Muhtar Paşa, Şeyhülislam Musa Kazım Efendi, Şeyhülislam Hayri Efendi,
Müderris Mahmut Esad Efendi, Sadrazam Keçecizade Fuat Paşa, Sadrazam
Ahmet Vefik Paşa, Sadrazam Tunuslu Hayrettin Paşa, Sadrazam İbrahim
Hakkı Paşa, Berlin Büyük Elçisi Sadullah Paşa, Namık Kemal ve daha
niceleri hep loca mensubu oldular.
Mütercim Rüştü, Hüseyin
Avni ve Mithat paşa gibi gözlerini iktidar hırsı bürümüş mason devlet
adamları, 1875’te patlak veren Bosna-Hersek isyanı ile ardından çıkan
Rus harbini fırsat bildiler. [62]
Masonlar kendi yayın
organlarında o günleri şöyle anlatıyor: “Genç Osmanlılarla daha örgütün
kuruluş yıllarında ilişkide olan ünlü devlet adamı Kardeşimiz Mithat
Paşa, yabancı devletlerin müdahalesini kaldırmak, Meşrutiyetin
gerçekleşmesini hızlandırmak için daha fazla beklenilmemesi gerektiğine
işaret eder. Osmanlının özellikle de Avrupa kısmında koşullar, gitgide
güçleşmektedir. Devlet borçları 10 yılda 25 milyondan 250 milyona
çıkmıştır. Meşrutiyetin önündeki engel padişahtır. Mithat Paşa bu sırada
Kabineye memur edilir. Seraskerliğe Hüseyin Avni Paşa(mason),
Şeyhülislâmlığa ise Hayrullah Efendi(mason) getirilmiştir.”[63] Mithat Paşa, döneminde birçok Yahudi ve masonu devlet içersine önemli makamlara getirmiştir.[64]
Ülkede “meşruti yönetimin gelmesini isteyenlerin” oluşturduğu özgürlük havası içerisinde Abdülaziz'in tahttan indirilmesi konusunda kamuoyu oluşturuldu. Mithat Paşa'nın kışkırtmaları sonucu üniversite öğrencileri 10 Mayıs 1876 tarihinde bir protesto yürüyüşü düzenler. Bundan bir süre sonra, 30 Mayıs 1876 salı günü sabaha doğru, saray Hüseyin Avni Paşa komutasındaki askerlerce basılır ve Sultan Abdülaziz kansız bir şekilde tahttan indirilir. Avni Paşa üç gün sonra, güvenlik gerekçesiyle saray bahçesine yerleştirdiği adamlarına verdiği emirle, Sultanın bileklerini kestirerek öldürtür. Hadiseye intihar süsü verilmeye çalışılır. Sultanın cenazesi 5 Haziran 1876 günü babası Sultan II. Mahmud Han’ın Çemberlitaş’taki türbesine defnedilir.[65]
Ülkede “meşruti yönetimin gelmesini isteyenlerin” oluşturduğu özgürlük havası içerisinde Abdülaziz'in tahttan indirilmesi konusunda kamuoyu oluşturuldu. Mithat Paşa'nın kışkırtmaları sonucu üniversite öğrencileri 10 Mayıs 1876 tarihinde bir protesto yürüyüşü düzenler. Bundan bir süre sonra, 30 Mayıs 1876 salı günü sabaha doğru, saray Hüseyin Avni Paşa komutasındaki askerlerce basılır ve Sultan Abdülaziz kansız bir şekilde tahttan indirilir. Avni Paşa üç gün sonra, güvenlik gerekçesiyle saray bahçesine yerleştirdiği adamlarına verdiği emirle, Sultanın bileklerini kestirerek öldürtür. Hadiseye intihar süsü verilmeye çalışılır. Sultanın cenazesi 5 Haziran 1876 günü babası Sultan II. Mahmud Han’ın Çemberlitaş’taki türbesine defnedilir.[65]
***
MASON KUKLASI ŞEHZADE V MURAT
Abdulaziz Han’ın ölümü sonrasında
Şehzade Murat, şimdi İstanbul Üniversitesi olan o zamanki Harbiye
Nezareti binasında tahta geçirilir. Tarih 30 Mayıs 1876’dır ve herkes
mutludur. Nihayet Osmanlı için konuşulan o tüm güzel şeyler, tasarlanan
reform hareketleri ve nihayet Meşrutiyet hazırlıkları gün ışığına
çıkacak, insanlar özledikleri o aydınlık ve hür ortama kavuşacaklardır.[66]
Mithat Paşa, Anayasa Tasarısı’nı
hazırlamak işini ele alır. Genç Osmanlılardan Namık Kemal ve Ziya Paşa
gerekli tasarıyı hazırlayacak komisyona memur edilirler.[67]
Murat tahta çıkalı henüz dört gün
olmuştur ki, Fer’iye Sarayı’nda kapalı tutulan eski Padişah Sultan
Abdülaziz’in, bir makasla “kol damarlarını keserek intihar ettiği”
haberi gelir. Murat bu habere kahrolur. Zaten nazik yapılı bünyesi,
müthiş bir ruhi sarsıntıya uğramıştır. Bu bir intihar mıdır, yoksa
cinayet mi? Murat gerçeği ancak Hüseyin Avni Paşa’nın söyleyebileceğini
bilir ama ne yazık ki hemen ardından o da öldürülmüştür. Abdülaziz’in
eşlerinden birinin kardeşi olan Çerkez Hasan Mithat Paşa’nın konağını
basmış ve tabancasıyla içerde toplantı halinde bulunan kabine
üyelerinden önüne gelenin üzerine ateş açmıştır. Bazı paşalar,
muhafızlar ve hizmetkârlar hayatlarını kaybederler. Bu olay da onu çok
hırpalar. Sultan Murat buhrana girer. 1 Temmuz 1876 günü Sırbistan ve
Karadağ, Osmanlıya savaş açarlar. Zaten sarsılmış olan Kabine, açıklara
yeni nazırlar getirerek, askeri harekâtı düzenlemek zorunda kalır. Bütün
bu karmaşa içinde Murat iyice bunalmış, ruhi çöküntüye uğramıştır. Bu
durumda tahta geçecek tek isim II. Abdülhamit’tir. Nitekim 31 Ağustos
1876’da Osmanlı tahtına çıkan Abdülhamit, top sesleri eşliğinde
tebrikleri kabul edecektir. [68]
MASONLARIN YÖNETİMİNDEKİ TANZİMAT DÖNEMİ(1839-1876) NE GETİRDİ?
Gerek 1839 Tanzimat ve
gerekse de 1856 Islahat fermanıyla devletin çöküşünün toplumsal ve
ekonomik nedenleri araştırılmadan, bazı batı kuruluşlarını ve anlayışını
devlete getirmekle devletin kurtarılabileceği dikte edilmiş; din,
devlet ve toplum hayatından tamamen çıkartılmaya çalışılmıştır.
Yayınlanan fermanlarla toplum ve devlette derin yarılmalar oluşmuş,
İslami dünya görüşü ve bu anlayışla kurulan kuruluşların paralelinde bir
de batı taklitçisi kuruluşlar türemiştir. Bu iki ayrı görüş ve
kuruluşlar arasındaki çatışmalar sonucunda toplumun içinde daha büyük
sorunlar çıkmış, çöküşü önleyeceği düşünülen ıslahat fermanları tam
tersi yönde sonuçlar vermiştir.[69]
Masonların yönetimi
ellerinde tuttukları bu dönemde “Batı'nın ekonomik desteğine, vereceği
borçlara ihtiyaç duyan Osmanlı Devleti, bunları ancak batı devletlerine
çeşitli imtiyazlar tanımak koşuluyla elde edebilmiştir. Bu imtiyazlar
sayesinde Osmanlı topraklarına giren yabancı sermaye ve yatırımları,
sahip olduğu imkan ve güçle yerli sanayii büyük ölçüde öldürmüştür.
Böylece Osmanlı Devleti yarı sömürge bir devlet haline gelmiş, bütün
ekonomisi ve zenginlik kaynakları Batılı devletlerin eline geçmiştir.”[70] Müsebbibi şüphe yok ki mason yöneticilerdir.
Gelecek Bölüm: 1. Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Masonlar
Notlar:
[1] http://www.harunyahya.org/kitap/YMD/YMD3.html
[2] Milli gazete, 11.02.2000’den http://tarih.batl.k12.tr/osmanli_tarihi/
[3] Mustafa Bekaroğlu, Yeni Mesaj, 9.01.2006
[4]Mustafa Armağan, On soruda Türkiye’de Masonluk tarihi, http://www.mustafaarmagan.com.tr/yaziGoster.php?yaziNO=1062
[5] Milli gazete, 11.02.2000’den http://tarih.batl.k12.tr/osmanli_tarihi/
[6] Mustafa Armağan, On soruda Türkiye’de Masonluk tarihi, http://www.mustafaarmagan.com.tr/yaziGoster.php?yaziNO=1062
[7] İrene Melikoff, Çev:Server Tanilli, Türkiye’de aydınlanma Bektaşiliğin Rolü, www.psakd.org/yazarlar
[8] Milli gazete, 11.02.2000’den, http://tarih.batl.k12.tr/osmanli_tarihi/
[9] Harun Yahya, Türkiye’de ilk mason ve ilk loca, http://us2.harunyahya.com
[10] Halil Sami, Masonluk, http://www.kimdensin.com/mason/halilsami.html
[11] Araştırma Dergisi, sayı: 21 (Temmuz 2003) sayı:36
[12] Mimar Sinan, sayı 6, s. 66.
[13]
Michael Howard, The Occult Conspiracy: The Secret History of Mystics,
Templars, Masons and Occult Societies, 1.b., London: Rider, 1989, s.
64’den Harun Yahya, Yeni Masonik Düzen, http://www.harunyahya.org/kitap
[14] Fransız İhtilalinin Osmanlı Devleti Üzerindeki Etkileri, http://www.genbilim.com/content/view/4954/
[15] Fransız İhtilalinin Osmanlı Devleti Üzerindeki Etkileri, http://www.genbilim.com/content/view/4954/
[16] Fransız İhtilalinin Osmanlı Devleti Üzerindeki Etkileri, http://www.genbilim.com/content/view/4954/
[17]Abdülmecid Han, http://ansiklopedi.bibilgi.com/Abd%C3%BClmecid-Han
[18] Fransız İhtilalinin Osmanlı Devleti Üzerindeki Etkileri, http://www.genbilim.com/content/view/4954/
[19] Abdülmecid Han, http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=156
[20] Abdülmecid Han, http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=156
[21] Osmanlı Devleti dağılma dönemi, http://tr.wikipedia.org
[22] Mustafa Reşit Paşa ve Masonların Gölgesindeki Tanzimat Fermanı, Araştırma Dergisi Sayı: 19 (Mayıs 2003) sayfa: 10
[23] OSMANLI MASONLARI, http://www.mason.org.tr
[24] Tanzimat, http://tr.wikipedia.org/wiki/Tanzimat
[25] Mustafa Reşit Paşa ve Masonların Gölgesindeki Tanzimat Fermanı, Araştırma Dergisi Sayı: 19 (Mayıs 2003) sayfa: 10
[26] İrene Melikoff, Çev:Server Tanilli, Türkiye’de aydınlanma Bektaşiliğin Rolü, www.psakd.org/yazarlar
[27] Eski ve Yeni "Tanzimat Elçileri" ,NusretOtyam, http://www.yasamdersleri.com
[28] Abdülmecid Han, http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=156
[29] Mustafa Reşit Paşa ve Masonların Gölgesindeki Tanzimat Fermanı, Araştırma Dergisi Sayı: 19 (Mayıs 2003) sayfa: 10
[30] Mustafa Reşit Paşa ve Masonların Gölgesindeki Tanzimat Fermanı, Araştırma Dergisi Sayı: 19 (Mayıs 2003) sayfa: 10
[31] Mustafa Reşit Paşa ve Masonların Gölgesindeki Tanzimat Fermanı, Araştırma Dergisi Sayı: 19 (Mayıs 2003) sayfa: 10
[32] Masonluğun İçyüzü 4, Araştırma Dergisi Sayı:21 (Temmuz 2003),sayfa 36.
[33] Mustafa Reşit Paşa ve Masonların Gölgesindeki Tanzimat Fermanı, Araştırma Dergisi Sayı: 19 (Mayıs 2003) sayfa: 10
[34] Cumhuriyetin 70. Yılı AYDINLAR KONUŞUYOR, http://www.kutuphanem.com/bilgi/arsiv2
[35] Abdülmecid Han, http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=156
[36] Masonluğun İçyüzü 4 ,Araştırma Dergisi Sayı:21 (Temmuz 2003),sayfa 36.
[37] Kemal Gözler, “Islahat Fermanı”, www.anayasa.gen.tr/islahatfermeni.htm; (01.06.2009)
[38] Âlî Paşa, http://savastarihi.com/2008/12/devlet-adamlari/ali-pasa
[39] Ali Paşa (Mehmed Emin), http://www.nedirbilelim.com
[40] Abdülmecid Han, http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=156
[41] Ali Paşa (Mehmed Emin), http://www.nedirbilelim.com
[42] Abdülmecid Han, http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=156
[43] Harun Yahya, Türkiye’de İlk Mason ve İlk Loca, http://us2.harunyahya.com
[44] Bonaparte’dan Zağlul’a Mısır’da Masonluk, Kerim Wissa, Türkçesi: Yusuf Hanîf, http://www.darulhikme.org.tr
[45] Abdülaziz, http://www.turksultans.com
[46] Bonaparte’dan Zağlul’a Mısır’da Masonluk, Kerim Wissa, Türkçesi: Yusuf Hanîf, http://www.darulhikme.org.tr
[47] Osmanlı ülkesinde ilk Mason mabedi, Orhan Koloğlu ,Sabah gazetesi 15/03/2005
[48] OSMANLI SİYASAL HAYATINDA MEŞRUTİYET VE MUHALEFET, http://www.ait.hacettepe.edu.tr/egitim/ait203204/I3.pdf
[49] OSMANLI MASONLARI, http://www.mason.org.tr
[50] Genç Osmanlı, http://tr.wikipedia.org/wiki
[51] OSMANLI MASONLARI, http://www.mason.org.tr
[52] OSMANLI MASONLARI, http://www.mason.org.tr
[53] İrene Melikoff, Çev:Server Tanilli, Türkiye’de aydınlanma Bektaşiliğin Rolü, www.psakd.org/yazarlar
[54] OSMANLI MASONLARI, http://www.mason.org.tr
[55] http://www.atb-europa.com/Atb-News_-_file_-_print_-_sid_-_974.html
[56] Abdülaziz Han,biyografi.net
[57] Atatürk, mason localarını kapatmıştı, http://arsiv.zaman.com.tr/2002/08/28/haberler/h14.htm
[58] Abdülaziz, http://www.kimkimdir.gen.tr
[59] Türkiye’de Masonluk, Orhan Koloğlu, Sabah gazetesi 15/03/2005
[60] Türkiye’de Masonluk, Orhan Koloğlu, Sabah gazetesi 15/03/2005
[61] Türkiye’de Masonluk, Orhan Koloğlu, Sabah gazetesi 15/03/2005
[62] Abdülaziz Han,www.biyografi.net
[63] OSMANLI MASONLARI, http://www.mason.org.tr
[64] Mithat Paşa, http://tr.wikipedia.org/wiki
[65] Abdülaziz, http://www.kimkimdir.gen.tr
[66] OSMANLI MASONLARI, http://www.mason.org.tr
[67] OSMANLI MASONLARI, http://www.mason.org.tr
[68] OSMANLI MASONLARI, http://www.mason.org.tr
[69] Islahat Fermanı, http://tr.wikipedia.org/wiki/
[70] 'Islahat Fermanı',Güngör Uras, Milliyet, 11 Ekim 2004
9 HAZİRAN 2009
9 HAZİRAN 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder