14/10/2008
Önce bir flashback yapıp hafızalarımızı tazeleyelim…
Halklar hapishanesi Sovyetler
Birliği'nin dağılma süreci, birlik cumhuriyetlerine bağımsızlık getirdi
ama bu gelişme cumhuriyetlerin içerisinde yapılandırılmış özerk
statüdeki bölgelerin beklentilerine cevap vermedi.
Rusya Federasyonu içerisinde yer alan
Tataristan'ın v.d. bazı bölgelerin talepleri siyasi baskılarla;
Çeçenya'nın talebi ise silah zoruyla bastırılınca, özerk bölgelerin
tamamı taleplerinden geri adım atarak "bağımsızlık" beklentilerini bir
başka bahara ertelediler.
BAĞIMSIZLIĞA GİDEN YOL...
Aynı dönemde, geçmişte “devlet
kurduğunun” bilincinde olan Abhazlar da Tiflis yönetimini bu yeni oluşan
durumu değerlendirmek üzere masa başına davet etti. Abhazlar o zamanlar
Gürcistan'la birlikte aynı federal yapı içerisinde yer alabilecekleri
düşüncesindeydi.
Ancak, bağımsızlığını henüz
sindirememiş mağrur Tiflis yönetimi bu çağrılara kulak asmadı ve
ordusunu Abhazya üzerine sürerek meseleyi halletmeye kalkıştı. Bu
beklenmedik saldırı hem Abhazlarla Gürcüler arasındaki güven ortamını,
hem de "büyük düşman" Rusya'ya karşı dayanışma beklentilerini tuzla buz
etti.
Halbuki Abhazlar bu dönemde "Abhaz
varlığının ve kültürünün geleceğini teminat altına alacak" gelişmiş bir
statüden başka hiç bir şey beklemiyorlardı.
Savaş 1993 Eylül'ünde Gürcülerin
yenilgisiyle sonuçlandığında her şeye rağmen “federal statüde bir
beraberlik oluşturmak” Abhazlar için hala geçerli bir seçenekti. Çünkü
Abhazlar, Rusya'yla iç içe yaşamanın ne sonuçlar doğuracağını tahmin
edebiliyorlardı. Bu yüzden de Rusya’nın tepkisini çekmeden Gürcistan'la
anlaşmaktan yanaydılar.
Fakat firasetsiz Gürcü yönetimi bu
çağrılara kulak asmadı. Üstüne üstlük 1996’da BDT’na katılmasına mukabil
Abhazya'ya uluslararası ambargo koydurarak ekonomik abluka başlattı ve
Abhazları iyice Rusya'nın kucağına attı. .
Bir taraftan da silahlı tacizlerini
sürdürdü; terörist grupları (Tetri Legion v.s.) Abhazya'ya musallat
ederek aradaki son bağları da lif lif koparttı.
Abhazlar bu dönemde (Yeltsin dönemi)
yine de Rusya Dışişleri Bakanlığı ve Başbakan Primakov tarafından
hazırlanmış olan Gürcistan ile konfederasyon belgesini imzalamaya
hazırdı.
Ama Gürcistan tarafı 1997'de bu planı reddederek son ümit kırıntılarını da yok etti.
....
Bütün bunlara rağmen Abhazlar iki yıl daha sabırla beklediler.
O dönemde yapılan görüşmelerde sürekli
Gürcistan'ın ileri sürdüğü düzenlemeler yapıldı ve önemli bir mülteci
nüfus Gal bölgesine geri döndü. Ama Gürcistan’ın anlaşma isteği olmadığı
anlaşılınca, Abhazya da kendi yolunu çizerek 1999'da referanduma gitti.
Referandumda Abhazya halkının yüzde 90’ında fazlası bağımsızlıktan yana
oy kullandı
ABHAZYA'NIN STATÜSÜ HİÇ KONUŞULMADI
Daha sonraki dönemde Gürcistan
anlaşmalara (1994-Moskova) aykırı olarak askeri güç kullanmak suretiyle
Kodor Vadisi'ni işgal etti.
Bu arada Gürcistan’ın taraflar arasındaki bütün görüşmelerde masaya “Öncelikle Gürcü göçmenlerin tamamının kayıtsız şartsız Abhazya'ya dönmesinin sağlanması” ön şartıyla oturması bütün diyalog süreçlerini kilitledi.
Gürcistan, Abhazya için öncelikli bir
mesele olan "Abhazya'nın statüsü" konusunu konuşmaya hiçbir zaman
yanaşmadı. Basına ve dış kamuoyuna karşı seslendirdiği mahiyeti meçhul
“genişletilmiş özerklik” statüsünü dahi bir teklif haline dönüştürerek
görüşme masasına taşımadı.
Ve en son Osetya'ya yönelik
saldırısıyla, 15 yılda hem zihniyet olarak bir arpa boyu yol
alamadığını, hem de en safiyane yaklaşanların dahi anlayabileceği
şekilde Abhazya ve G. Osetya'nın Gürcistan'la aynı devlet çatısı altında
yaşama ihtimalinin bulunmadığını herkese gösterdi.
Abhazya ve G. Osetya, Gürcistan'ın
saldırganlığı ve ABD ile Batı ülkelerinin Gürcistan'ı cesaretlendiren
tavırları karşısında, her zaman olduğu gibi ellerindeki tek koz olan
Rusya kartına sarıldılar.
Çünkü batı ve uluslararası kurumlar,
şimdiye kadar kendilerine “Gürcü tahakkümünden” başka hiç bir şey
önermemişti. Bu durumda Abhazya ve G. Osetya, hiç olmazsa kardeş Kuzey
Kafkas halkları ile beraber olmaya yönelerek Gürcü istilasından korunmak
için “Rus hapishanesine” girmeyi tercih ettiler.
GÜRCİSTAN'IN FİRASETSİZLİĞİ
Bu uzun süreçte sağduyulu pek çok
insan, Rusya'nın tarihi sabıkaları ve etnik gruplara karşı bugün de
sürdürdüğü asimilasyoncu politikaları göz önünde tutarak, Abhazya'nın
Rusya'dan uzak bir yapılanmaya gitmesinde Gürcü yöneticilerden hep
firasetli bir davranış bekledi. Ama "şövenist" ve "işbirlikçi"
yöneticilerin elinde oyuncak olan Gürcistan'dan böyle sağduyulu bir adım
gelmedi. Nitekim bu sorumsuzluğun acısını bugün hem kendisi çekiyor,
hem de bölge halklarına çektiriyor.
…
Şimdi ortada yeni bir durum vardır.
Ve bu yeni duruma göre de yeni stratejiler geliştirmek gerekmektedir.
YENİ DURUM, YENİ STRATEJİLER
Rusya'nın öncelikli hesabı Abhazya ve G. Osetya topraklarını Gürcistan'dan tamamen kopartarak kontrolü altına almaktı.
Gürcistan stratejik bir hata(!)
yaparak G. Osetya'ya saldırmak suretiyle harekat için bahane arayan
Rusya'ya aradığı gerekçeyi sundu. Rusya da bu fırsatı değerlendirerek
“vatandaşlarını korumak” bahanesiyle Abhazya ve G. Osetya'ya girdi ve bu
bölgeleri kontrolü altına aldı.
Rusya bu ülkelerin Gürcistan'dan kopuş sürecini kendi niyetini kamufle ederek izah edebilmek için de uluslararası arenada "Abhazya ve G. Osetya’nın bağımsızlık taleplerini ön plana çıkaran bir terminoloji kullanmaya" dikkat etti.
Rusya'nın menfaatlarıyla, Abhazya ve G. Osetya'nın idealleri örtüşünce de ortaya iki küçük bağımsız devlet çıktı.
"Fiilen" zaten Rusya'nın kontrolü
altında olan Abhazya ve Güney Osetya, - "Rus senaryosunun" sahnedeki
bölümünün icabı da olsa- uzun yıllardır dillendirdikleri bağımsızlık
taleplerini "hukuki" bir sürecin içine konumlandırmayı başardılar.
Fonksiyonelliği bir tarafa,
"bağımsızlık statüsünün" bu iki küçük Kafkas ülkesi için çok büyük bir
kazanım olduğundan hiç şüphe etmiyoruz;
Ki bu bağımsızlığın "konjonktürel bir
bağımsızlık" olduğunu, Rusya'nın "ilhak projesinin" bir aşaması olarak
bize sunulduğunu bilmemize rağmen.
Şunu iyi bilelim ki zaten sahnede herkes kendi oyununu oynuyor.
Rusya, Gürcistan, ABD ve Batı….Evet hepsi kendi oyununu sahneliyor.
Tabii ki Abhazya da kendi oyununu oynuyor ve oynamalı.
Kendimizi Rusya'nın, ABD'nin v.s. nin
kazanımlarına bakarak değerlendiremeyiz. Menfaatlarımız zaman zaman bu
güç odaklarıyla çakışabilir veya çelişebilir.
Biz kazanımlarımızı, sağladığımız menfaatlere bakarak değerlendirmeliyiz.
Şunu bilelim ki, 100 bin Abhaz, Rusya için de, ABD için de, AB için de her zaman ihmal edilebilir bir rakamdır.
Nitekim Gürcü komutan Karkaraşvili bunu çok açık bir şekilde ifade
etmiştir. Kimse bizim kara kaşımıza, kara gözümüze değer vererek bize
hamilik yapmıyor. Değerimiz üzerimizden sağlanan menfaatle orantılıdır.
140 sene önce öldürerek, sürerek
Abhazya'ya sahip olabiliyorlardı öyle yaptılar; şimdi ise Abhazları
bağımsız kılarak Abhazya'ya sahip olabiliyorlar onun için bağımsızlığı
terennüm ediyorlar.
Evet ama bu onların hesabı.
Biz ise kendi hesabımıza bakacağız.
Konjonktür Abhazya'ya bağımsızlığını
hediye etmiştir, bizim gerçeğimiz bu. Bu aşamada bize kendi ideallerimiz
doğrultusunda hareket ederek bu bağımsızlığı geliştirmek düşer.
Yapılacak iş de bunu uluslararası tanımalarla pekiştirmek ve güvence altına almaktır.
Süreci iyi okur, üzerimize düşenleri yaparsak gelecek bize daha güzel şeyler sunabilir.
***
Rusya'nın bu aşamadan sonraki adımı
bellidir: Uluslararası şartların uygun düştüğü ilk fırsatta “düzmece bir
referandum yaptırarak” bu cumhuriyetleri Rusya Federasyonu sınırlarına
dahil etmek; ki bu öngörümüz gerçekleştiği takdirde bu iki ülke için
yapılacak artık hiç bir şey kalmayacaktır.
RUSYA NASIL DURDURULABİLİR?
Rusya bu aşamada durdurulursa; yani
Abhazya ve G. Osetya'nın bağımsız devlet statülerini korumaları
sağlanıp, Rusya Federasyonu'na katılmaları önlenebilirse "ilhak projesi"
Rusya açısından başarısızlıkla sonuçlanmış olacaktır.
Bunun yegane yolu ise, yukarıda da
belirttiğimiz gibi Abhazya ve G. Osetya'nın bağımsız statülerinin
uluslararası arenada da tanınması ve garanti altına alınmasını
sağlayabilmektir.
Sebeplere sarılarak yapmamız ve muhataplarımıza anlatmamız gereken diğer bazı hususlar da şunlardır:
- Rusya'dan başka kimseye hizmet
etmeyen, Gürcistan için de anlamını yitirmiş olan ambargonun
kaldırılarak, Abhazların ve Osetlerin doğrudan Türkiye ve batı
ülkelerine seyahat edip ilişki kurabilmeleri ve bu ülkelerden de Abhazya
ve Güney Osetya'ya direkt gidilip gelinebilmesi sağlamak.
- Gürcistan başta olmak üzere, ABD ve
batı ülkelerine, bu aşamada Abhazya ve G. Osetya'nın Rusya ile
bütünleşme sürecinin önüne geçilebilmesinin tek yolunun bu ülkelerin
tanınması olduğunu anlatmaktır. Dostlarının Gürcistan'a, sahilden
Rusya'yla doğrudan doğruya komşu olmaktan ancak böyle kurtulabileceğini
anlatmalarını sağlamalıyız.
Bu iki küçük ülkenin bağımsızlığının
tanınması Rusya'nın yürüttüğü senaryoya da uygun düştüğü için, Rusya'yla
çatışmayı göze alamayan Batı'ya, bu ülkeleri tanımak suretiyle
Rusya'nın kozlarını kolayca elinden alabileceğini anlatmak.
- Güney Osetya'nın bağımsızlığını
tanımış olan Rusya'ya, "bu ülkenin bir de Kuzeyi olduğu" hatırlatılarak,
Kuzey - Güney Osetyaların birleştirilip, tek bağımsız ülke haline
getirilmesinin talep edilmesi suretiyle Rusya'yı yine kendi
argümanlarını kullanmak suretiyle köşeye sıkıştırmak.
- Batı ve Türkiye menşeli sivil toplum
kuruluşlarının Abhazya’daki faaliyetlerini artırarak Abhaz halkının
Rusya’yla baş başa bırakıldığı imajını silmek.
...
MİSAK-I MİLLİ
Ve bir diğer husus, bu ülkelerin
bağımsızlık statüleri Rusya’ya karşı korunabilirse, Rusya Federasyonu
içinde -başta Kuzey Kafkasya Cumhuriyetleri olmak üzere- benzer
statüdeki bölge ve cumhuriyetler için de iyi bir emsal teşkil ederek,
milli uyanışları destekleyecektir.
Anavatanda yaşayan bir dostumuzun yaklaşımıyla ifadelendirirsek, "Kafkasya misak-ı millisinin birinci maddesi 'Abhazya'nın bağımsızlığından taviz verilemez' dir.”
Bu bilinçle çalışalım.
14 EKİM 2008
14 EKİM 2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder