25/12/2008
Kafkasya istikrarsız bir bölge.
Halklar arasında oluşturulan kıvılcımlar, her an yangına dönüşebiliyor.
Ve bu istikrarsızlığın birinci kaynağı da işgalci gücün bölgede
yürüttüğü bilinçli politikalar. Emperyal iştahını hiçbir dönemde
yitirmemiş olan Rusya, bölgeyi kontrolü altında tutabilmek için, sürekli
yerli halklar arasına düşmanlık tohumları ekiyor; bu şekilde, hem
birlik düşüncelerinin yeşererek merkeze karşı geniş katılımlı bir
muhalefet cephesinin oluşmasının önünü kesiyor; hem de problemlerde
üstlendiği -güya- “arabulucu” ve “ağabey” rolü ile bütün kesimlere “ben olmazsam tufan” mesajını gönderiyor.
…
Problemlerin Rusya yönetimi kaynaklı
ve suni olduğunu söylerken elbette somut örneklerden hareket ediyoruz.
Geçmişten bugüne izlenen soykırım ve sürgün politikalarıyla demografik
yapısı yıkıma uğratılan Kafkas halkları, bugün de, yapay
cumhuriyetlerde, suni nüfus bileşimleri ile her türlü manipülasyon ve
provokasyona açık tutuluyor.
Bir buçuk asır önce yurdundan atılan
ana kitle, daha dördüncü batında nesillerinin en az dörtte üçünü
asimilasyona kurban verirken; vatanında kalabilen bir avuç insanın da
etnik sürtüşmelerle biri birine kırdırılmaya çalışılması, Rusya’nın 300
yıllık şehvetinin hala dinmediğini gösteriyor. Kafkasya’da bütün
imkanlarıyla, “pusu üstüne pusu atan” Rusya, halkların dirlik bulmasına,
birlik olmasına, ayağa kalkmasına mani oluyor.
…
Bu politikaların en son örneklerini de, Kabardey - Balkar Cumhuriyeti’nde yaşanan gelişmelerde görmekteyiz. Bu yapay cumhuriyette yaşayan Adige ve Balkarlar arasında türetilen yeni yeni anlaşmazlık konuları, iki halk arasındaki uçurumu genişletiyor.
Kabartay Balkar’da son dönemde yaşanan
provokasyonların kökleri, 2003 yılında Kabardey - Balkar
Parlamentosu’nca Rusya Federal Yasası’nın 131’inci maddesine uyum
maksadıyla çıkartılan “Kabardey - Balkar İdari Yapısı Kanunu” ve “Kabardey - Balkar Belediye Sınırları ve Statüsü Kanunu”
a dayanıyor. O günkü Cumhurbaşkanı Valeri Kokov, ön ayak olduğu bu
düzenlemelerle, bölgede 10 senedir sürmekte olan barış ortamını
torpillemiş, uyuyan canavarı uyandırmıştı.
Bu yasaya göre, hem Balkarların
yaşadığı Hasaniya ve Belareçka yerleşim birimleri Nalçik’e bağlanıyor;
hem de ağırlıklı olarak hayvancılıkla uğraşan Balkarların şimdiye kadar
kullandıkları meralar “köyler arası bölge” (yani devlet arazisi) olarak
kabul ediliyordu. Bu karara öfkelenen Balkar halkı gösteriler yaparak,
yasanın iptali için Rusya Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
Bu gerginlik ortamına kan da
bulaştırıldı. Hasaniya Kasabası’nın Nalçik'e bağlanmasına karşı çıkan
Balkar kökenli Belediye Başkanı Artur Zokayev 15 Mayıs 2005 akşamı
evinin önünde kimliği hala tespit edilemeyen(!) kişilerce öldürüldü.
Belli ki provakatörlerin yeni mesai bölgesi Kabardey-Balkar’dı.
Zakayev’in öldürülmesi, daha sonra Köndelen Köyü’nde yaşanan gerilimler
ve yazıyı uzatmamak için burada sıralayamadığımız bir dizi olumsuz
gelişme hep bu provakatörlerin hazırladığı mizansenlerdi.
Balkarların müracaatını değerlendiren
Rusya Anayasa Mahkemesi de, 3 Nisan 2007’de, yasada nüfusu yoğun olan
bölgeler için istisna getirerek, Balkarların şikayetine hak verdi. Bunun
üzerine, Cumhurbaşkanı Arsen Kanokov parlamentoya bir yazı yazarak
yasalarda değişiklik istedi. Kabardey - Balkar Parlamentosu'nun yapacağı
yasa değişikliği, Balkarların yoğun olarak yaşadığı yerleşim yerleri
olan Tırnıauz şehri, Elbrus, Bezengi, Kaşhatav, Babukent, Verhniy
Balkariya ve Köndelen yerleşim yerlerinin sınırlarını kapsıyordu.
Yapılacak yasa değişikliğiyle, buraların geleneksel Balkar yerleri
olduğunun altı çizilerek, sınırlarının değiştirilemeyeceği ifade
edilecekti.
Ancak bu sefer de Kabardey sivil
toplum kuruluşları ayağa kalktı; Kabardey - Balkar Parlamentosu'na ve
Cumhurbaşkanı'na açık mektup yazarak, parlamentoda görüşülmekte olan ve
Balkarların talepleri doğrultusunda yapılacak olan yerel sınırların
belirlenmesi yasa tasarısı görüşmelerinin durdurulmasını talep etti.
Kabardeyler, toplumsal mutabakat sağlandıktan sonra böyle bir yasa tasarısının görüşülmesinin doğru olacağını söylüyorlardı. Bu talep üzerine, birinci tur görüşmeleri yapılmış olan “yerel sınırların belirlenmesi hakkındaki yasa tasarısı”nın ikinci tur görüşmeleri parlamento tarafından iptal edilerek, belirsiz bir tarihe ertelendi.
Bu erteleme kararına bu kez de
Balkarlar tepki gösterdi. Balkar Yaşlılar Konseyi, Kabardey - Balkar
Parlamentosu Başkanı Boris Beçelov'a bir mektup yazarak, yerel
sınırların belirlenmesi yasa tasarısının ertelenmesini eleştirdi. Bu
yasa tasarısının çıkmasının zorunlu olduğunu, bu konuda Rusya
Federasyonu Anayasa Mahkemesi'nin kararları bulunduğunu belirtti.
Ve böylece konu elbirliğiyle kördüğüm haline getirilmiş oldu.
...
Artık bu sorun hangi sonuç
hedeflenerek çözülmeye çalışılırsa çalışılsın, halklar arasındaki
sürtüşmeyi artırmaktan, çatışmalara sebep olmaktan başka bir işe
yaramayacaktır. Rusların istediği de bundan başka bir şey değil zaten.
Ruslar, sadece, bölge halkları arasındaki sevgi ve dayanışma ortadan
kalksın; nefret her yere hakim olsun istiyorlar. Planları, kitlelerin
zihinlerini bu sürtüşmelerle meşgul edip, tarihi gerçeklerin ürettiği
negatif enerjiyi “bölge içerisinde toprağa vermek” ve bu şekilde hem
“Merkez”i, hem de hükümranlıklarını korumaktır.
Bölge halklarının, Kremlin
baronlarının gelişmeleri avuçlarını ovuşturarak izlediğini görmesi ve
artık çok uzayan bu pis oyunu bozması gerekiyor.
İster Kabartaylar, ister Balkarlar…
kağıt üzerindeki haklarını ne kadar artırırlarsa artırsınlar, işleyen
sistemin, milli varlıklarının, dil ve kültürlerinin korunmasını
sağlayacak tedbirleri -yeter düzeyde- hayata geçirmelerine izin
vermeyeceğini bilmeliler.
Sistemin, bütün yerli halkların öğütülmesi ve uzun vadede Ruslaştırılması üzerine dizayn edildiğini görmeliler.
Kağıt üzerinde tanınmış bazı haklar kimseyi aldatmamalı, bunların fonksiyonel olup olmadığına bakılmalıdır.
Kabardey – Balkar’da, kağıt üzerinde
iki halkın dili de cumhuriyetin resmi dilidir ama herkes bilir ki bu
dillerin böyle bir fonksiyonu yoktur.
Her iki dil de okullarda ders olarak
okutulur ama bir yabancı dil muamelesi görerek, haftada iki saat. Dilini
bilenler, sadece kendi dilinde yazılanları "heceleyerek"
okuyabilecek kadar Adigecelerine bu derslerden katkı sağlayabiliyorlar.
Öngörülen de bu zaten, çünkü sistem buna göre kurgulanmış.
Yerel dillerdeki gazetelerin,
kitapların çeşitliliği ve tirajları ortada. Çünkü, sadece sokakta
konuşulan ve eğitim dili olmayan bir lisanın, gelişmiş bir basılı
eserler sektörünün olmaması kadar normal bir şey yok.
Bunlar bir tarafa…
Kabardey - Balkar’ın devlet idaresinin
tamamını, bu iki halktan birisinin yöneticilerine komple verseler dahi,
bu halkların mevcut şartlarda kendilerine bir gelecek inşa etme
şansları yok. Çünkü hadım edilmiş, fonksiyonları felç edilmiş bir
devletle neye hükmedebilecekler?
Atanarak gelen devlet başkanları,
Düzmece seçimlerle oluşturulan ve yasama kudreti olmayan göstermelik parlamentolar,
Kremlin’den idare edilen kukla yargı kurumları,
Üretimle değil, merkezin ianeleriyle ayakta duran gagadan besleme ekonomik ve mali yapı…
Bu siyasi iradesi dumura uğratılmış kuruma devlet değil, olsa olsa Kremlin'in iş takip bürosu gözüyle bakılabilir.
...
Bölge halkları, firasetli davranarak,
sınır ve toprak kavgalarında kaybeden tarafın her halükarda kendileri
olacağını, sistemin de sadece buna programlı olduğunu görmelidirler.
Bu konuda en büyük görev de bu
halkların aydınlarına düşüyor. Aydın sorumlulukları gereği Kremlin’in
kirli politikalarını halklarına iyi anlatmalı ve toprak problemlerinin
bir an önce halkların gündeminden çıkmasını temin etmelidirler. Bu
sistemde bu problemlerin çözümünün olmadığını halklarına iyi
anlatmalıdırlar.
Ve direnmenin silahla değil, yaşayarak ve kültürünü yaşatarak olacağını beyinlere kazımalıdırlar.
…
Bu sistemde toprak kavgası…
Tavaya düşmüş balıklar, hiç okyanustaymış gibi davranır mı?
25 ARALIK 2008
25 ARALIK 2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder